Arama

Simyacı - Paulo Coelho

Okunma Sayısı : 224

Simyacının yolculuğunda onun yüreğinin sesini de duyarız: korkusunu, heyecanını, acısını, aşkını, kurnazlığını, mutsuzluğunu ve mutluluğunu. Bu duygular, aslında her insanın içinde taşıdıklarıdır. Onları susturmak ya da tamamen kapılmak yerine, kabullenerek birlikte yol almanın mümkün olduğunu öğretir.

Simyacı - Paulo Coelho

Paulo Coelho’nun 1988’de yayımlanan Simyacı adlı romanı, dünya edebiyatında bir tür “modern masal” olarak kabul edilir. Kitap, basit dili ve derin alegorisi sayesinde farklı kültürlerden milyonlarca okura ulaşmıştır. Coelho, gündelik yaşamın sıradanlığına sıkışmış bireylere, hayallerinin peşinden gitmenin, kaderin çağrısını dinlemenin ve insanın kendi iç yolculuğunu tamamlamasının önemini hatırlatır.

 

Romanın başkahramanı Santiago, Endülüslü genç bir çobandır. Rüyasında gördüğü Mısır piramitlerinin eteklerinde gizli bir hazineyi bulmak için yola çıkar. Gezmeye olan tutkusu, çobanlık yaparken uğradığı şehirlerden birinde karşılaştığı Kral sayesinde bir yön kazanır ve ilk kez insanın kendi yolculuğuna çıkabileceği fikriyle karşılaşır. Ve bu dizeler oluşur:

 

"İnsan yalnızca yolculuk yapmak istese? Ya da bir kumaş tüccarının kızıyla evlenmek istese? Ya da hazine aramak istese. Dünyanın Ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla. Kendi Kişisel Menkıbe 'sini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar..."

 

Santiago artık kendi kişisel menkıbesine yol almayı kabul eder. Onun hikayesi, klasik simyacılar gibi metali altına çevirmek değil; Simyacı olma yolculuğu, kendi ruhunu altına çevirmekte saklıdır."

 

Simyacının hikâyesi, Endülüs'ün kırlarından başlayan, hiç bilmediği Fas'a; Kuzey Afrika'nın Sahra Çölü'nün enginliğine ve en sonunda Mısır piramitlerine uzanan bir yoldur.

 

Bu yol, sadece olaylar silsilesinden oluşmaz; yan karakterler de Santiago'nun yaşamına ışık tutar ve her biriyle ilmek ilmek işlenen felsefi bir yolculuk oluşur. Bu ışık, Santiago'nun yolunu aydınlatır ve bizi de düşünmeye iter:

 

"Yazgını yürümezsen mutlu olur musun? Bilgi tek başına yeterli mi, yoksa deneyimle harmanlanmalı mı? Geleceği tahmin edebilir miyiz, yoksa her şey sadece şu an mı var? Aşk yazgının parçası mıdır, yoksa uğruna yoldan vazgeçilecek bir durum mu? Evren bizimle konuşur mu? Her birimiz aslında bu dünya da başrol müyüz? Ve evren bizim içimizde mi saklı? "

 

“Simyacının yolculuğunda onun yüreğinin sesini de duyarız: korkusunu, heyecanını, acısını, aşkını, kurnazlığını, mutsuzluğunu ve mutluluğunu. Bu duygular, aslında her insanın içinde taşıdıklarıdır. Onları susturmak ya da tamamen kapılmak yerine, kabullenerek birlikte yol almanın mümkün olduğunu öğretir.”

 

Sonuç olarak Simyacı; okuyucuyu çobanlıktan koyunlarla empatiye, çölün zorluğu ve güzelliğine, evrenin diline, tevekkül ile yol almaya ve aşkın yazgıyla bağını hissetmeye sürükleyen bir kişisel gelişim yolculuğu sunar, varlığımızı ve yolumuzu sorgulatır.

 

"Ve delikanlı Evrenin Ruhu'na daldı ve Evrenin Ruhu'nun, Tanrı'nın Ruhu'nun parçası olduğunu gördü ve Tanrı'nın Ruhu'nun, kendi ruhu olduğunu gördü."

 

Simyacı, yalnızca bir roman değil; okuyucuyu kendi iç yolculuğuna davet eden bir rehber. İşte bu yüzden, bu kitap mutlaka okunmalı.

İZEL SÜRMELİ

İZEL SÜRMELİ
İZEL SÜRMELİ

1997 yılında Hatay'da doğdu. Çocuk Gelişimi Bölümü'nü tamamladı ve şu anda Sosyal Hizmetler Bölümü eğitimi almaktadır. Ortaokul yıllarında başlayan okuma merakı, edebiyata olan ilgisiyle birleşerek yazarlığa evrilmiş ve bu yolculukta kendini geliştirmeyi hedeflemiştir. Yazılarında edebiyatı bir ifade alanı olmanın ötesinde, insan ruhuna ve toplumsal yaşama dair yeni bakış açıları geliştirecek bir yol olarak görmektedir.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar