Okunma Sayısı : 134
Efsunlanmış kitaplar vardır, kapağını açtığınızda yalnızca bir hikâyeye değil; okudukça kendinizde oluşacak bir düşünsel şoka, bu şokun arkasından gelen bir çöküşe ya da yükselişe tanıklık edersiniz. Alamut Kalesi, işte bu türden kitaplardan biri. Büyüleyici diliyle değil yalnızca; zihninizi kurcalayan sorularla, inandığınız ne varsa sorgulatan sarsıntısıyla iz bırakır.
Bu kitap, okuru yalnızca geçmişe götürmez; geleceği de, bulunduğu anı da düşündürür. Okurken zaman duygunuz silikleşir. Bir bakmışsınız, bugünün dünyasını anlamak için en keskin anahtarı elinizde tutuyorsunuz. Oysa yüzlerce yıl öncesini anlatan bir metindir bu.
Ve bu yönüyle Alamut, roman kılığında bir düşünce aynasıdır. İnanç nedir? Güç nasıl işler? Özgürlük, sadakat, hakikat… Hepsi burada, sayfalar arasında gizli birer mayın gibi sizi bekler.
Eğer 1000’li yılların Ortadoğusuna büyülü bir yolculuk yapmak, bir kalenin taş duvarları arasında inşa edilen ideolojileri uzaktan izlemek, ama belki biraz da o duvarların soğukluğunu ruhunuzda hissetmek istiyorsanız; bu kitap tam size göre.
Okuduktan sonra, bir roman bitirmiş değil de bir sırra ermiş gibi hissedeceksiniz. Alamut Kalesi, yalnızca bir kitap değil; bir zihinsel deneyim, bir sorgulama alanı, bir kırılma noktasıdır.
Alamut Kalesi, onun şeyhi Hasan Sabbah'ı , cennet bahçelerini ve fedaileri hiç unutamayacaksınız...
Hazırlayan: Fikiredebiyat Kitap Kulubü