Arama

Sarsıntının Gölgesinde / 6 Şubat. Saat 4:17 .......2023

Okunma Sayısı : 368

Ve enkazın altında, var olmakla yok olmak arasında asılı kalır ruhun. Bir boşlukta sallanır gibi...

Sarsıntının Gölgesinde / 6 Şubat. Saat 4:17 .......2023

O gece 6 Şubat’tı. Yağmur, karanlığın üzerine ince ince dökülüyordu.
Ben, gözlerimi tavana dikmiş, ertesi sabah başlayacak okulun son dönemine hazırlanıyordum.
Hayalini kurduğum hayat, sanki bir adım ötedeydi.
Sabaha umutla uyanacağımı sanmıştım.

Ama olmadı.

Saat 4:17.
Zaman, bir bıçak gibi yarıldı.
Bir uğultu duyuldu ilkin, sonra bir titreme.
Toprak, sessizliğini bozdu ve insanlığın üzerine devrildi.

Ne olduğunu anlayamadan bir çığlık yankılandı gecede.
Koşuşmalar… yalınayak panik…
Sonra ansızın çöken, taşların, duvarların, hayatların altına gömülmüş bir sessizlik.
Sanki dünya, bir anlığına nefesini tuttu.

O an sordum kendime:
Var mıyım hâlâ? Yoksa sadece bedenim mi burada?
Hayat dediğimiz şey, nefes almak mı yalnızca?
Yoksa hatırlanmak mı, birinin kalbinde yer bulmak mı, iz bırakmak mı yaşamak?
Eğer seni duyan, gören, anlayan kimse kalmamışsa
Gerçekten yaşıyor sayılır mısın?

Çünkü o an, her şeyin yok olduğu o an,
Ne sahip oldukların anlamlı kalır, ne de kimliğin.
Zaman silinir.
İnsan, sadece çıplak korkusuyla baş başa kalır.
Ve enkazın altında, var olmakla yok olmak arasında asılı kalır ruhun.
Bir boşlukta sallanır gibi...

O an, ya korkudan kesilir nefesin
Ya da bir molozun arasındaki ince bir boşluk, seni hayata bağlar.
İşte ben, o boşlukta kaldım.
Ve kendime sordum yine:
Neden ben?
Neden ben hayattayım?
Ne yaptım da yaşamaya devam ediyorum?
Ya o duvarların altında kalanlar? Onların suçu neydi de bir hiçlikte solup gittiler?

Ama belki ben de bir parçamla öldüm o duvarların altında.
Çünkü o gece bu gözler, bir insanın ömrüne sığmayacak şeyler gördü.

Korku, görünür mü?
Görünürmüş.
O gece gördüm.
Bir annenin, üzerinde ölerek koruduğu yavrusunu…
Bir çocuğun, korkuyla büyümüş çırılçıplak gözlerini…
Bir evin, bir ömrün, bir umudun saniyeler içinde yok oluşunu…

 

Şimdi tüm sesimle bağırıyorum bu büyük boşuluğa,

Bunca acının sebebi sadece yıkılan binalar mıydı?

Yoksa o binaları yapan, vicdansız, kalpsiz, acımasız insanların hırsları mıydı?

Bu büyük çöküşün suçu yalnızca toprağın mıydı?
Yoksa bina yapıcılarının suçlarını bile isteye görmezden gelenlerin miydi?

Binalar yalnızca düştü belki,
Ama biz, o gece, insanlığın da nasıl çöktüğünü gördük.

Ve hâlâ, enkazdan çıkmaya çalışıyoruz.
Yalnız bedenimizle değil, ruhumuzla, hafızamızla, vicdanımızla…

BERKAY BEYAZ

 
Foto: Doruk Aksel Anıl / www.pexels.com 'dan alınmıştır.

 

 

BERKAY BEYAZ
BERKAY BEYAZ

Hatay Serinyol'da doğdu. Küçük yaşlarda bağlama çalmaya başlayarak müzikle tanıştı. Sanat eğitimine Hatay Bedi Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi’nde devam etti; burada gitar ve kanun eğitimi alarak müzikle olan bağını derinleştirdi. Erken yaşlardan itibaren yalnızca müzikle değil, kitaplar ve edebiyatla da yakın bir ilişki kurdu. Sanatın çok yönlülüğü, onun dünyaya bakışını şekillendirdi. Henüz çok genç yaşta olmasına rağmen yazılarını çok yönlü bir derinlikle kaleme almakta; bireysel ve toplumsal izlenimleriyle beslenen metinleriyle FikirEdebiyat Dergisi'nde yer almaktadır.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar