Arama

Martı Jonathan Livingston-Richard Bach

Okunma Sayısı : 204

İnsan zihninin karanlık ve derin mağaralarında, duvarlara çarpa çarpa ilerleyen bir cümle vardı: “Önce kafesler mi yaratıldı, yoksa kafeslerden önce mi yaratıldı özgürlükler?”

Martı Jonathan Livingston-Richard Bach

 İnsan zihninin karanlık ve derin mağaralarında, duvarlara çarpa çarpa ilerleyen bir cümle vardı:
“Önce kafesler mi yaratıldı, yoksa kafeslerden önce mi yaratıldı özgürlükler?”

Richard Bach’ın 1970’te yayımlanan kısa ama sarsıcı romanı Martı Jonathan Livingston, işte bu sorunun peşine düşer. Görünüşte sıradan bir martının hikâyesini anlatıyor gibi dursa da, bu kitap aslında kendi sınırlarını aşmak isteyen herkes için yazılmış bir içsel yolculuktur. Çünkü bu hikâyede konumuz bir insan değildir. Bu kitap, bir martının düşlerini anlatır — ama o martının yüreğinde insanın en kadim arzusu gizlidir: özgürlük.

İnsanların mutlak eşitliğinin bozulduğu günden beri, insan eşitsiz bir toplumun içinde, o toplumun egemenlerinin belirlediği sınırlara uyarak yaşamaya mahkûm olmuştur. Her toplum, bireyinin kendi normalleri içerisinde yaşamasını dayatır. Ama her zaman bu normallere meydan okuyan, reddeden birileri çıkar. İşte Jonathan Livingston, o meydan okuyan ruhların sembolüdür.

 Jonathan diğer martılar gibi değildir. Onlar yalnızca karnını doyurmanın peşindeyken, o uçmanın anlamını, derinliğini, estetiğini keşfetmek ister. Bu arzusu, onun sürüsünden dışlanmasına neden olur. Ama dışlanmak, bazen kendiyle yüzleşmenin ön şartıdır. Jonathan, yalnız kalmanın öğreticiliğinde hem gökyüzünü hem de kendi iç dünyasını keşfeder.

Sonra, sonrasını kitaptan okumak gerekir. 

Eski bir pilottan daha fazlasını arayan bir Martı'nın hikayesi...

Okunması gereken başucu kitaplarından biri..

 

Hazırlayan: Fikiredebiyat Kitap Kulubü

Etiketler : martı özgürlük kafes isyan arayış
Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar