Zeytin Ağacı
Bir ağaç yanıyordu çığlık çığlığa, Antakya'nın dağlarında.
Su… bir damla su…
Gövdesindeki kor, üzerine konan bakışları bile yakıyordu.
Dalları, teslim olmuş gibi ellerini kaldırmıştı.
Duman içindeydi uçlardaki yaprakları.
Tüm ağacı sarmıştı ateşler.
Zeytin tanecikleri henüz belli belirsizdi;
Güneşi bile göremeden yanıyorlardı.
Hele kökleri…
Kökleri kıpırdayabilse, koşacaklardı.
Belki yüzlerce yıl ömrü vardı önünde.
Şifa dağıtacaktı insanlara, çekirdeğinden yaprağına…
Gölgesinde sofralar dizilecek,
Dallarına salıncaklar kurulacaktı.
Keyifle konacaktı üzerine kuşlar.
Toprağı sürülecek, köklerine tonla yaşam verilecekti.
Bir çocuğun en sevdiği ağaç olacaktı belki...
Ona her gelişinde sarıldığı,
Uğurlu ağacı...
Korlar küllere dönmeye başladı.
Ne rüzgâr durdu, ne yağmurlar yetişti.
Kurtaramadı onu bütün Antakya.
Bir damla su hissetti en çok acıyan yerinde.
Yorgun bir itfaiyecidendi bu.
Sayısız ağacı kurtarmıştı ama…
Yetişememenin mahcubiyetiyle eğildi itfaiyeci ağacın yanık gövdesine,
Ve bir damla düştü gözlerinden sessizce.
Yetişemedim...Yetişemedim.
MEHMET ALİ GÜCEL