Salyangoz
Salyangoz size tuhaf gelebilir.
Salyangoz nedir, ne anlam taşıyabilir diyebilirsiniz.
Ama benim için büyük bir anlamı var.
İlk paramı kazanmaya ve içinde para olan hayaller kurmaya onun sayesinde başladım.
1965 yılında çevremizden Almanya’ya işçi olarak gidenler ailelerine Almanya'da salyangoz çorbası içildiğini anlatırlardı hep.
"Burada salyangoz çorbası içiyorlarmış" derlerdi. Gerçekten de 1965 yılından itibaren Avrupa’ya, özellikle Fransa ve Almanya’ya salyangoz ihracatı başlamıştı. Bu yıllarda Batı Avrupa’da salyangoz tüketimi oldukça yaygındı; salyangozdan geleneksel bir yemek yapıyor, bir kısmını da kozmetik ve ilaç sektöründe kullanıyorlardı.
Bahçelerimizde dolaşan salyangozlar sonunda kıymete binmiş, kazanç kapısı olmaya başlamıştı.
Ben ve arkadaşım çocuk aklımızla salyangoz toplamaya karar verdik.
Ama nasıl ve nerde bulacağız?
Hangi saatlerde hareket ediyorlar, nerde gizleniyorlar, öğrenmek için gördüğümüz her salyangozu takip etmeye başladık.
İlk işimiz Hristiyan olan komşumuz Yakup amcanın bahçesinin kenarlarını karıştırmaya başlamak oldu.
Zamanla öğrendik ki salyangozların dolaşma saatleri sabaha karşı, ayazın düştüğü saatlermiş.
Her sabah bahçeleri dolaşıp, üç bazen dört kilo toplayabiliyorduk.
Ve satıyorduk. Kilosu yirmi kuruştan satıyorduk.
Alıcımız, abisi Almanya’ya giden bir tornacıydı.
Bu tornacı, dört parmağını tornaya kaptırdığı için Parmaksız Ahmet lakabını almış biriydi.
Bahçelerde dolaştıkça, su hendeklerinin etrafında daha çok salyangoz olduğunu fark ettik.
Ve böylece daha erken saatlerde kalkıp hendeklere yöneldik.
Aileler bize harçlığımızı çıkardığımız için karışmıyorlardı.
Zamanla salyangoz talebi yükseldi ve kilo fiyatı 30 kuruş oldu. Böyle olunca herkesin dikkatini çekti. Artık bir çocuk etkinliği olmaktan çıkıp, büyük küçük herkesin gelir kapısı haline geldi.
Özellikle nehir ve dere kenarında oturanlar çuvallarla toplamaya başladılar.
Durumların değiştiğini görünce arkadaşımla toplamak yerine, toplayanlardan satın alıp aracıya satma kararı aldık. Toplayacılardan alıp ufak bir karla Parmaksız Ahmet'e satıyorduk. Onlardan satın alıp ticaret yapmaya başlamıştık.
Gelirmiz artmış, ticaretimiz büyümüştü, 1960'lı yılların Türkiyesi'nin koşullarında zengin sayılabilecek çocuklar olmuştuk. Bu durum birkaç yıl daha sürdükten sonra, salyangoz ihracıtının azalmasıyla son buldu.
O yıllara döndüğümde, salyangoz işinde edindiğim ilk tecrübelerin bugün hala benimle birlikte yürüdüğünü görebiliyorum. O yıllarda herkes hızla bir yerlere varmak isterken, biz küçük, çoğu kişi için anlamsız ve basit sayılabilecek bir adım atmış, bir yol seçmiştik. Kalıcı olan güzelliklerin aceleyle değil, yavaş yavaş, ince ince, yürekle dokuyarak başarılabileceğini o yıllarda öğrendim ben. Salyangoz benim için sadece bir hayvan değil; sabrın, emeğin ve inancın simgesi oldu.
Bugün hala, o salyangozlu yılların iki arkadaşı, aynı yolda birlikte yürümeye devam ediyor....
SAMİ SULTANİ