DENEME

Ayıp

Şimdi çok ayıp bir şey yapacağım: mantıksal olarak hiç sorgulanmayan, ancak herkes tarafından kabul edilen “ayıp” kelimesini irdeleyeceğim.

Öncelikle sözlük anlamına baktığımda iki anlam çıkıyor. Bunların

  1. Töre kurallarına aykırı olan, utanç verici durum ya da davranış.
    “Böyle yapmak ayıptır.”

  2. Eksiklik, kusur, noksan.
    “Bu işte bir ayıp mı var?”

Peki sen:
"Ayıp olmasın diye..." kaç kere sustun bu cümleyle? Kaç kere istemediğin şeyleri yaptın, sırf ayıp olmasın diye?

Eskiden “ayıp” bir terbiye aracıydı. İnsan utanmayı öğrenirdi.
Yere çöp atmak ayıptı.
Büyükle tartışmak ayıptı.
Komşunun hakkına girmek, başkasının rızkına göz dikmek, yalan söylemek – hepsi ayıptı.

Ama zamanla “ayıp” kelimesi yön değiştirdi.
Artık kadının kahkaha atması ayıp.
Bir gencin sevdiğini söylemesi ayıp.
Erkeğin ağlaması ayıp.
İnsanların kendi olmak istemesi bile ayıp sayılıyor.

“Ayıp”, artık toplumun gerçek yüzünü gizlemek için kullandığı bir perdeye dönüştü.
Çünkü bazen o perdeyi kaldırdığında altından korkular çıkıyor, önyargılar çıkıyor.

Bir örnek:
Bir kadın, ailesine kocasından boşanmak istediğini söylediğinde, "Boşan ama kimse duymasın… Ayıp olur!" diye cevap alıyor.
Kimin ayıbı bu?

Başka bir hikâye:
Küçük bir Anadolu kasabasında genç bir adam tiyatroya merak sarıyor. Kasabanın meydanında arkadaşlarıyla birlikte bir skeç oynuyor. İnsanlar gülüyor, eğleniyor ama sonra biri fısıldıyor:
“Erkek adam sahneye mi çıkar? Ayıp!”
Ve o genç adam, sahneden de hayalinden de uzaklaşıyor.

Bir çocuk okulda arkadaşına “Bana dokunma, rahatsız oluyorum” dediğinde, öğretmeni “Aman büyütmeyin, ayıp olur şimdi; velilere laf gider” diyorsa, burada artık “ayıp”, bir suçun üstünü örtmeye yarıyor.

Farklı kültürlerde “ayıp” nasıl şekilleniyor?
Japonya’da toplum içinde burnunu silmek ayıp sayılır.
Batı toplumlarında ise başkalarının hayatına müdahale etmek ayıptır.
Ortadoğu’da büyüğün sözünü kesmek ayıpken, İskandinav ülkelerinde çocukların fikrini almadan karar vermek ayıptır.

Yani “ayıp” dediğimiz şey, çoğu zaman kültürel bir anlaşmadır. Değişir, dönüşür, yerine göre yön değiştirir.

Peki ya hiç düşündün mü:
Bir şeyi yapmadığın için mi iyi bir insan oldun, yoksa yaparsan “ayıp olur” diye mi?

Biz bu kelimeyi çocuklara öğretirken belki de önce kendimize sormalıyız:
“Ben bu davranışa neden ayıp diyorum? Zararlı mı? Yoksa sadece alışılmadık diye mi?”

Çünkü ayıp, bazen korur…
Ama bazen de kırar, bastırır, susturur.

Ve biz, “ayıp olmasın” diye susarken, bir başkasının hayalini, cesaretini, hatta hakkını gölgeleyebiliriz.

Belki de en büyük ayıp, insanın kendi olmaktan utanmak zorunda bırakılmasıdır.

Sahi, gerçekten ne zaman utanmalıyız?

 

 

HASAN ABACI